26 Aralık 2008 Cuma




huzur bu değil mi? gerçeklerden habersiz gelecekten bilinçsiz ve belkide umutsuz. sahip olabileceği şeyleri kısıtlı tutarak yetinebildiği herşeyden zevk alma oyunu değil midir ki mutluluk? bir apartmanın girişinde 'o'nla birlikte oturmak. hiç tatmadım, ama sanırsam ki budur. dışardan öyle gözüküyo.
yağdıkça

yer ile yeksan, ıslak saçlı, kem gözlü,
kavim göçlerinden bu yana ağlayan
ve durmadan
cep kanyağı yakıcılığında ezgiler
çalan, çaldıran, yakalatan
ddı bende gizli bir kadındı istanbul

şehre bir yağmur yağdı
ben ağladım

sevilirken ayrılmak mı kaldı bizanstan
yalan dolan yoktu gözlerde sadece ses
verilen sözler birdi edilen yeminler sıfır
eşyalar alındı fotoğraflar söküldü yerlerinden
bir aşkın izlerini yok edecek yeni bir aşk
sipariş edildi yeniden

bir şehre yağmur yağdı
ben ağladım

kim daha çok yalan söndürdü çay bardaklarında
hangisi talandı demli öpücüklerin
ve buğularda yitirilen kimin adıydı
bir aşktan diğerine kaç saate gidiliyordu
soyulur muydu kabuğu hayatın
yoksa bütün vitamini kabuğunda mıydı?

yağmur şehre bir yağdı
ben ağladım

ben giderken ençok seni götürdüm
aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları
yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı
kutsal kitabımdı ziyan edilmiş sevgililer atlası
ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi
benim sevmeye engel evcil acılarım vardı

ben yağmur ağladım bir şehre yağdı
ben şehre ağladım bir yağmur yağdı
ben bir ağladım şehre yağmur yağdı

ben...
yağmur...
ağladım...

*yılmaz erdoğan
içimde filizlenme hareketine dönüşmek isteyen güçlü bir mutluluk duygusu var. umutsuzca kıvranıyor. ama unutuyor ki; umutsuzların bile umutsuz olmak için umutları vardır.

24 Aralık 2008 Çarşamba

başkalarının yaşamı hep mi benim ölümüm demek?
onların mutluluğu hep mi benim üzüntüm demek?
ya yaşam, hep mi bu kadar öznel?
ve değişken.

saçmalamalar.


sarhoşken ve kafa güzelken yazı yazmamak gerekmeleer..

15 Aralık 2008 Pazartesi

sigur rós


hani bazı şarkılar vardır, bazı filmler vardır, bazı yerler vardır. o özel imgelerle karşılaştığında neye uğradığını şaşırırsın. afallarsın. "hiç bitmese bu şarkı ve hiç bitmese bu film. n'olur, hiç ayrılmiyim bu mekandan.." dersin. ölürsün.. şarkının nakaratında sarhoş olursun.. kalırsın orda, ayrılmazsın..
sigur rós demek uzaklar demek. sigur rós demek gelecek demek. ben demek, oraya demek, gidecek demek. huzur demek. hiçbir zaman bulamadığım o gerçek mutluluk demek. dolayısıyla o ilk satırlarda anlatılan şarkılardan farkı var sigur rós'un. o, bana hiç yaşamadığım geleceği vaadediyor, geçmişin geri gelmeyecek inanılmaz güzelliklerini değil. sözlerini hiç anlamasanda melodiye uygun atmaya başlıyor kalbin. melodiyi bir türlü ayrımsayamasanda kalbin besteliyor uygun ezgileri. bunun için isimsiz, resimsiz ve lyricsiz bir albüm yaptılar ya zaten: "tamamen hayalgücünüze göre yaşayın. bizim sizin yaşantınıza yapabileceğimiz tek iyilik mutlu olmanız için gerekeni sizin yapacağınızı bilmenizi sağlamaktır." ve bunun için izlanda gibi küçük bir müzik cennetinden fışkırdılar zaten.. hayalgücünün, güzelliğin ve huzurun merkezinden. björk gibi.. mum gibi.. emiliana torrini gibi..
sigur rós dinleyin. dinlerken iki dakikalığına(gerçi şarkıları genelde 5 ile 8 dakika arası değişiyor ama..) herşeyi unutun ve transa geçin. kimdi o? kimi seviyordun? matematikten kaç almıştın? kaç para borcun vardı? herşeyi unutun. iki dakikalığına var olun!
hiç senin olmamış birinden ayrılmak ne kadar koyabilir ki insana? neyi kaybettiğin için geceni gündüzüne katıp yastık ıslatırsın ki? zaten hiç senin olmamışsa o, ne diye boş yere beden paralanır? o yüzden en güzelidir.. hiç senin olmamış birini kaybetmek. ve düşlemek. düşlerin en mükemmelidir ve kusursuzu. çünkü hiçbir zaman düşlediğin gibi olmaz gerçek. herşey son bulur. baştada mutluluk. o yüzden en güzelidir: mutsuzluk!

1 Aralık 2008 Pazartesi

hayatı anlamanın bedeli hayattan olmaktır.